1 Temmuz 2013 Pazartesi

Nam-ı Geğer Bizim Özge( Feriköylü Özge )

     O bir Öğrenci hemde en Beykentlisin den .              Zeka desen hat safha da .Bir o kadarda Güzelliği var.  en mükemmelinden de           Eğlenceli .
   
          Tuhaf ama gerçek ortalama bir kız bünyesinde barınan kahkahaların 10 katı daha kahkaha barındırmakta bizim özge.  Bazen kahkahalarını abartarak çevreye verdiği rahatsızlık, Bazen de çevreden duyduğu rahatsızlıkla ,çevreye verdiği rahatsızlık onu o kılan özelliklerin başında gelir. Eğer erkek olsaymış köşe başında elinde çakısıyla odun yontar, mahallenin kabadayısı  olurmuş demek gelir içinizden . Eğer öğrenci olmasaymış kesin kamyoncu olurmuş da dersiniz. Bu işte ne bileyim değişik bir şey …
        Hobileri arasında banyoya girerek çamaşır suyu kafası yaşamak varken , normal bir insandan bahsedemeyiz haliyle. Bu bizim özge gillerden nam-ı değer Feriköylü  özge ; efenim kendileri ortalama zekanın üzerinde seyretmektedirler. Maşallah dersleri de pek bir iyi . maşallah dedik ya o kadar da maşallah değil  sesi iğrenç mi iğrenç dinlemeyin , senkronunuz bozulur yanarsınız  haberiniz olsun…
             Kendileri mahalle de top oynayan çocuklara takıntılı , toplarını kestiği görülmüştür.  Az biraz asabi ama bir o kadar da uysal yapıya sahip bu vatandaş kısmet konusunda  kırık not almış bulunmaktadır.  Öküzlere olan ilgisi ile kutup ayılarının üşümesini istemeyen güzellik kraliçesine meydan okumaktadır. Meydan okuyor dedik ama doğru dedik kendileri dünyanın en güzel gözleri eşşektedir tabirini doğru bulmuyor . eşekten önce bende var diyerek eşeklere de meydan okuyor. Ama hakkı var güzel bizim özge kız .
              Bu bizim namı değer özge 3 kişi takılır yalnız gezmekten hoşlanmaz  ekip eksik olunca canı sıkılır.   Özge ,Gözde, Cansu  . Cansu  kafiyeyi bozsa da halinden bir hayli memnun .
              Ekipte en büyük yük  Gözde’ye yüklenmiş . Garibim  özge’den çektiğini kimseden çekmemiştir . Gözde masaj yap, Gözde onu yap , Gözde bunu yap derken zaman akıp geçer.
             Normal bir insan ömrünün 5 yılını tuvalette geçirirken Özge’de bu durum biraz farklı sanırım ömrünün 10 yılı tuvalette geçecek . Bu durum çevresindekilerin toplamda 10 yıl boyunca Özge’yi kapının önünde bekleyeceği anlamına gelmektedir.  10 yıl tuvalet kapısının önünde geçmez söyleyeyim.
            Asıl can alıcı noktaya değinirsek yemeyi sever ama sık sık rejim girişimlerinde bulunur. Kısa sürede 1 kilo veren sonra onu geri alan , daha sonrada onun üzerine yarım kilo ekleme kapasitesine sahip bir bünyesi var. Bu durum karşısında yorumumuz Pek inandırıcı gelmese de , sen  böylede güzelsin demek olabilir. Yalan dan kim ölmüş ….
            Bir problem daha var. Hangi insan evladı salatalık turşusunu timsaha benzettiği için onu yemez  . sorunun cevabı belli ama devamı da var. Israrla İtalyan salatası tercih ederek o timsahları Gözde ye temizletmesi yok mu  böylesi görülmemiş bir olay ama biz gördük. Şahitlerimiz var . ismini vermek istemeyen bir katılımcıya göre kiviyide da fareye benzettiğine dair iddialar mevcut.
           Gel de şaşırma !  bu bizim özge alerjik bir kişilik . Hatta bu yüzden kendisine halk arasında alerjik özge de denebilir.   Ota  ..oka alerjisi var . Var evet alerjisi var da  be arkadaş  çileğe alerjin var neden yiyorsun hadi yedin Gözde’nin günahı ne seni kaşımak zorunda mı … 
            kararsız yapısıyla verdiği kararlarda bir türlü karara varamazken , veremediği kararları vermemek konusunda da kararsız kalmışlığı vardır.

       Biz  bir kasaplık ettik ,sevdiğimiz postu yerden yere vurduk

                Bu post yerden yere vurulmakla bitmez devamı önümüzdeki haftalarda ….

10 Haziran 2013 Pazartesi

kafam estikçe ...


Bestelenmek üzere Burak Atakan Erdoğan'a emanet



kafam estikçe duygusalım  kafam esti duygulandım.

iki kelime hafızam birde kuramadığım düşlerim.

kafam estikçe düşünürüm , kafam esti düşündüm.


İki satırlık şiirim birde söyleyemediğim sözlerim


                                 gerisi sende şampiyon ....

Tuvalet kağıdında fil olmak


Aslında bir hayat öyküsü benim ki . Derinliklerde bir yerde beslenen , ferah kokular düşleyen  bir o kadarda bünyesinde barındıran .
Bir fidan oldum diktiler beni ormanın ücra yerlerine büyüdüm adam oldum derken kestiler en acı yerimden…..  
  Bu cümleler tuvalet kağıdı olmak uğruna yola çıkan bir fidanın cümleleri olsa gerek.
Herkesin bildiği üzere tuvalet kağıdı tüm toplumlarda önemli bir yere sahip  , ömrümüzün ortalama 5 yılını tuvalette geçirdiğimizi de düşünürsek ,tuvalet kağıdı insanlar için çok önemli .  Eğer tuvalet kağıdı olmasaydı ne olurdu ? bunu kavrayalım . Öncelikle milyonlarca ağaç kesilmezdi, binlerce tuvalet borusu tıkanmazdı, tuvalet kağıdını takacağımız alet icat edilmezdi ,en önemlisi tuvalet kağıdı fillerle anılmazdı.
 Tuvalet kağıdı olmak ve tuvalet kağıdında fil olmak .Doğada bir ağaçsın,  kesildin kağıt oldun. Fabrikada  sıranı bekleyen kağıt sın ,işlen din tuvaletlere aksesuar oldun. O da yetmedi fil oldun suyu emdin , birde yumuşacık oldun cilde zarar vermedin. Aksilikler  oldu tabi ki. Bazen tuvalet borularını tıkadın bazen çöp kovasını doldurdun.  Hep bittin en umulmadık anda ihtiyaç duyul dun . sensiz bir haltı başaramayan insan zerrecikleri ve seni kullanıp atan insan zerrecikleri. Aralarında far olmaksızın fütursuzca harcadılar , çektiler ,kopardılar, kullanıp attılar.


Toplumlarda önemli bir yere sahip olan bu icadın, hayatımıza girmesiyle bir sorun daha oluşmaya başladı . Bu da evde nereye konacağına karar veremediğimiz, nereye koysak yakıştıramadığımız tuvalet kağıdı sendromu. 
     Peki bu sendromu atlatmak için neler yaptık? – tabiî ki hiçbir şey yapmadık.
Ücra köşelerde konuşlandırdık. Bazen çamaşır makinesi üzerine konuşlandırdık. En saçma dolabı ona ayırdık. Sürekli bittiği için uzak duramadık. Çok yer kapladığı için de  yanımıza almak istemedik. Onun için aletler yapıldı ama bir türlü  takamadık.
Bir başka sorunda misafirliğe gittiğin evde tuvalet kağıdı olmaması. Aman tanrım tam bir hayal kırıklığı
 
  son derece nezih bir gecede, misafirliğe gidilen evde herkes neşeyle sohbet etmekte, yemekler, içkiler, her şey son derece güzel ve keyifli devam etmektedir. ev sakinleriyle muhabbetler, hatta misafirlikte yeni tanışılan ve sohbet edilen kız gibi pek çok olumlu ve güzel durum da bu gecenin artılarıdır.



erkek: ben boğaziçinde okuyorum.
kız: gerçekten mi? vaay...
erkek: gerçek... evet... ben böyleyim.... ama kolay bi okul. kendimi gösteremiyorum biliyo musun... 
kız: çok ilginç bir kişiliğin varmış.
erkek: evet.... çok ilgincim... ben böyleyim işte.... bi saniye müsade eder misin?



 peki ya sonra ….

- haldun amca tuvalet ne taraftaydı?
+ koridorun sonunda, sağ taraf.

tuvalete girilir. akılda işi bağlama aşamasına geldiği kız, kızın yanına geri dönünce söylemeyi planladığı şeyler... arabamdan bahsedeyim... reina'ya gidişim var... duman vokalistini tanıyorum de... sözlük yazarıyım... başkaaaa.... hmmm... 
gibi düşünceler eşliğinde tuvalet ihtiyacı giderilir. 

aynı kendine güven içerisinde önce çamaşır makinasının üstüne bakılır... allah allah tuvalet kağıdı burda değil... yan taraftaki yerinde de yok... ufak bir panik başlangıcı yaşansa da, karizmanın devamı adına hiç heyecanlanmadan tüm tuvalet kontrol edilir. 

dolapların kapakları açılır ve o an gelir. tuvalet kağıdı yok! işte şimdi panik yapma sırasıdır. tuvalete bırakılan esere bakılır, mutlaka bir yol bulmalıyım diye düşünürken,. 

peki ya kız? fazla da uzun süre kalmasam iyi olur tuvalette. kız sıkılabilir. ama karizmayı da çizdirmemeliyim diye düşünür... ve yapabileceği tek şeyi yapmaya karar verir:

- haldun amcaaaaaaaa!




Vahim son ve hafızalardan silinmeyecek anlar tuvalet kağıdıyla yaşanır…

Halayda Yer Edinmek Ve Halay Başı Olmak

A-) TANIM

        Uzaktan bakıldığına elele tutuşmuş birden fazla canlının, çalan müzik eşliğinde peristaltik hareketlerle bir sağa, bir sola, bir ileri, bir geri hareket ettikleri aktiviteye HALAY denir.
       Karadenizli olmamdan mütevellit ''halay, horonun düşük titreşimli halidir.'' de diyebiliriz.
B-) HALAY ÇEKMEK

       Halayın nerede, ne zaman ve ne şekilde çekileceği tam bir muamma olduğu için, halay her seferinde farklı bir bilinçle ve heyecanla çekilir. Bu durumda halayı oluşturan bireylerin kanındaki alkol seviyesi, içlerinde bulunan sinir-stres katsayısı, havada bulunan nem oranı ve daha bir çok parametre önemli rol oynar.
         \o/\o/\o/\o/\o/\o/ ile ifade edilir.


C-) HALAY BAŞI

         Sosyal yaşantısının olağan rutinlerinden sıyrılarak dev bir sorumluluk yükünün altına girme cesaretini gösteren lider kişilere ''HALAY BAŞI'' denir. Arması ise ''beyaz mendil'' dir.
         Toplumsal bir içgüdü ile hareket eden halay başı, halay çekilen yerde eline tutuşturulan beyaz mendili sallayarak sorumluluğunu kabullenir ve kitleleri peşinden sürüklemeye başlar.
         İyi bir halay başı iç içe geçmiş halkalardan oluşan halay topluluğunu doğru şekilde yöneterek zincirleme halay kazalarını tam zamanında engellemeyi başarmalıdır.
         Halay başı milleti coşturacak ''tey tey tey'' veya ''hobaaa'' şeklinde lanse edilen haykırışları en doğru şekilde yapabilmelidir. Ayrıca ayaklarını halaya uyduramayanlara karşı her zaman şefkatli, yerinde gözü olanlara karşı ise her daim uyanık olmak durumundadır.
         Halayın en çılgın anında halaydan koparak davulcu ile karşılıklı oynamalıdır. Elinde mendilini sallayarak yere eğilen davulcunun üstünden atlamak, halay çekenlerin karşısına geçerek''şapppiiiii'' diyerekten çılgın atmak herkesin harcı olmasa gerek...
         Tarihte bilinen en ünlü halay başı ise MAHMUT TUNCER dir. (kaynak: Meydan Larousse)

D-) HALAY PSİKOLOJİSİ

         ''Millet halaya kalktı ben de kalksam mı? İyi de kimin elinden tutucam ki? Ya alınmazsam? Neyse kuzenin elinden tutayım o zaman... EVET! SONUNDA HALAYDAYIM! BAŞARDIM! Bir - iki adım ileri, üç topuk sallanarak geri... Yapıyorum galiba lan. Tüh bak milletin ayağını takip edeyim derken adımı kaçırdım. :( Neyse tamam sakin olmalıyım. Umarım halay başı fark etmemiştir. :( Zaten herifteki sosyal sorumluluk bende olsa şimdiye belediye başkanı olmuştum ya neyse... OHA! DAVULUN RİTMİ DEĞİŞTİ! HALAY MI DEĞİŞİYOR? EVET HALAY RESMEN DEĞİŞTİ! :( Bi dakka yaa... Bu oynadığımız neydi ki? Çok kasıldım şuan. :( Çıksam mı acaba? Zaten o kadar kötü oynuyorum ki en sonda kaldım. :( Birazdan küçük çocuklar da serçe parmağımı kaparsa cidden rezil olucam. :( En iyisi çıkayım ben. Zaten sana ne halaydan değil mi? Çıkıyorum... Çıkıyoru... Çıktı... ÇIKTIM!''


Halay başı olmak …
Halay başı olmak için öncelikle yılların bilgi ve birikimi ile oluşturulmuş deneyimlere ihtiyaç duyulmaktadır.
Her şeyden önemlisi topluluk önünde bağırabilecek insanlara hitap edebilecek liderlik vasıflarına ihtiyaç duyulmaktadır.
Toplum psikolojisini iyi kavramış insanlar halay başı olmaya aday kişilerdir.
Halay başı olmak sadece halaya yön vermek değil gelecek kuşaklara da ışık tutmak adına önemli bir vazifedir.
Halay başı her daim göreve hazır olmalıdır. İstenildiği takdirde davet beklemeksizin düğün dernek ve bunun gibi organizasyonlara katılması icap eder.


29 Mayıs 2013 Çarşamba

Bir Fetih Düşün ki Çağlar Değiştirsin






Oğulum ne diye oyunda oynaştasın ,
Fatih'in İstanbul'u Fethettiği yaştasın.


                







  Kızım ne diye gündelik işlerle telaştasın ,
  Sende Fatihler doğuracak yaştasın. 

28 Mayıs 2013 Salı

esefle ve belediye başkanının bana verdiği yetkiyle kınıyorum

                           İsmini vermek istemeyen seyirci : 

                                                                      adı: gözde 
                                                                     yaşı : bilmem kaç
                                                                     doğum yeri : şoparistan
                                                                     uyruğu : orası biraz karışık 

                                                      
                                                                Kınama mesaisi 

 olay :  esefle ve şiddetle onların bunların , koca koca adamların , yüce meclisin , yada belediye başkanının , olmadı dilber ay'ın bana verdiği yetkiye dayanarak kınıyorum. Hatta kınamakla beraber kalmıyorum kendilerini Hürrem sultana havale ediyorum.

vakaa:  Bu kendini bilmezlikten yana , şuurunu bir kilo eyüp sabri tuncer kolonya ile kaybetmiş olan ismini vermek istemeyen arkadaşımız; müge anlı ile sabah sabah bilmem ne halt programını izleme gafletinde bulunarak ,tepkileri üzerine toplamıştır.

Kendisine  , şunu diyoruz ki ;  katil uşak olabilir.....   amaaa... seni kınanmaktan alı koyamaz.

sonuç: Arkadaşımızı bir güzel kınadık , toplumdan soyutladık ve aklını başına alması gerektiği konusunda telkinlerde bulunduk.
Yetmedi elde ettiğimiz hakları kullanarak tekrar kınadık. Kendisini halka kazandırmaya çalışabilirdik  ama yapmadık  . -Neden ?           - çünkü bu illetten kurtulmanın hiç bir çözüm yolu yok . Kendisine  acil şifalar diliyoruz ailesine de sabır ihsan eylemesi için Allah dua ediyoruz. 

typography çalışmaları marka ol peşinden koşsunlar


 Önce logoyu astık en tepeye  öyle ya  marka olmak için logo şart . Logosuz ürün, logosuz şirket olur mu hiç
 ikinci aşama slogan oluşturduk marka ismi yaptık . Benim kerkenez kardeşim bunu taşıyabilir mi orası meçhul ama yapabilir güveniyoruz galiba. Kendileri Bakırköy müdavimlerinden  yapacak bir  şey yok biz sloganı verdik...  Ama iyi ettik ...
en sonunda mühür kimdeyse süleyman odur dedik ve ekledik   egoya dikkat .... 

6 Mayıs 2013 Pazartesi

boş kalan koltuk ve öküz başlı antilop

Hep boş kalan koltuk ve   iradesiz beyinlerin ürünü  hayaller. su kenarına inen antilop  avını bekleyen bir timsah, işte tam olarak bu . Bir hayal kurduğunda su kenarında gezinmeye başlarsın kalabalıktır hayallerin sevdiklerini içine alırsın en başta .Fakat  su kenarı kalabalık olmaya başlar . Sen ekledikçe eklersin hayallerine , her geçen gün artar gelenlerin sayısı . sen burada tercih yaparsın  ya öküz başlı bir antilop olur su içmeye çalışırsın yada başlığı atıp sadece antilop olursun.
-   avcıyı unuta sakın !
timsah avını bekler ne zaman ki geriden gelenler öküz başı nehre sürükler o zaman olan olur afiyet bal şeker olsun  avcı bugünde avını afiyetle yemeyi ihmal etmedi
- peki koltuk ?
koltuk yine boş kalmaya devam eder sen öküz başlı olmaya devam ettikçe...



tavana karşı düşünceler ; Ne olacak bu kelaynak kuşlarının hali ?

Eğer paha biçilmez konularda bahsedeceksek bu kelaynak kuşları olmalı çünkü onlarda çok yalnız tıpkı fok balıkları gibi  . En azından fok balıklarının  karizmasından söz edebiliriz  ama kelaynak kuşları hakkında bundan bahsedemeyiz şimdi İsviçreli bilim adaları düşünsün !!!

10 Mart 2013 Pazar

Serzenişcisizlik


Serzenişcisizlik


Her şey yolunda, herkes mutlu, insanlar ağlamıyor, savaş mı? o da ne? Bakkal Hüseyin siftah etmiş bile.  Duraklar bomboş, trafik derdi yok yollar çok geniş, televizyon hep sevdiğim programlarla dolu, tüp bitmemiş, fatura yine az gelmiş, maaşlara yine zam gelmiş, hey! Çocuk sevdiği oyuncağı almış. Hırsızlık, gasp, cinayet olmuyor artık. Tıp ilerlemiş insanlar ölmüyor, dert yok, tasa yok. Baksanıza Sevenler birbirine kavuşuyor. Sınavlar kalkmış, okullar süresiz tatil, kış mevsimi istifa etmiş, kimse sıcaktan bunalmıyor. Ajdar artık mantıklı şarkılar söylüyor. Türkiye dış güçlerin hâkimiyetinde değil. Siyasetçiler yalan söylemiyor. En önemlisi insanlar artık birbirini seviyor, yardım ediyor. Batmanlı zahit kerpiç evde yaşamıyor.  Musluk su kaçırmıyor. Tükenmez kalem gerçekten tükenmiyor. Devlet memurları rüşvet almıyor. Aziz yıldırım şike yapmıyor. İhalelere fesat karışmıyor. Çeteler kol gezmiyor. Düriye hanım bel ağrısı çekmiyor. Doktorlar yanlış tedavi yapmıyor. Gazeteler yandaş haber yapmıyor. Terör artık can almıyor. Benzine bakın bedava dağıtılıyor. Doğamız artık tertemiz. Kutup ayılarının nesli tükenmiyor. Fok balıkları artık yalnız değil. Herkes huzur içinde yaşıyor. Serzenişten uzak yaşıyor. Öyle bir yer hayal ettim ki , burada hiç bir şey olmuyor.















BİR PAZAR SABAHI İŞTE ...Günaydın Börtü ve Böcek Arkadaşlara

  Eğer bir insan hala neden ben varım sorusunu kendine yöneltmediyse   neden var ki ?   Saçma sapan konuşma !  ne bileyim ben  . Aslında hiç de önemi yok.  Bugün her zamandan farklı bir pazar sabahı , bugün yeni bir pazar sabahı .  Takvimlerin değiştiği , mevsimlerin değiştiği ve en önemlisi nerede saklandığını bilmediğim sineklerin şuan baş ucumda beni sinir girişimleri ile başlayan bir gün.  Güneş çıldırmış olmalı , bugün öncekinden erken doğdu ve öncekinden daha sıcak . Tabi ki önceki günden , daha sıcak .  Birde havada bir koku var alttaki teyze ne yapıyorsa artık . Bunun adı kahvaltı olmalı .
    ''Eğer insanın yaşamındaki temel motivasyonu, daha iyi bir buzdolabına sahip olmak ya da daha kötü bir buzdolabından korkmak değilse; içten içe doğru zannettiği bir hayatı sessizce yaşar ve bitirir''
Okuduğum yazıda bu cümle dikkatimi çekti. Yada algıda seçici davrandım , Kendinden beklenmeyen sesleri bünyesinde barındırarak bizleri hayretler içerisinde bırakan buzdolubına bir baktım dikkat kesildim, arkada çalan bob marley' susturdum .  Hay aksi !  dolaptan ses gelmiyordu .  kahretsin! bozuldu bu meret .  Sorular cevabını buldu bozulmamış ama yılların yorgunluğunu hissettirmiş sadece . O zaman  içindeki hazineyi bana ver  ve güzel bir kahvaltı keyfini tarih sayfalarına geçireyim .
    Eğer insanın yaşamındaki temel motivasyonu, güzel bir sabaha uyanmak ya da sakin bir geceye başlamak değilse; birdenbire hayatın her anını sevdiğini zanneder ve yine kendine has sessizliğiyle övgüye boğar yalnızlığını. işte bende öyle bir kaç saatin içerisinde ,saçma bir manzara eliğinde pencereden seyre dururken yapıyorum kahvaltımı.
             Günaydın diyorum börtülere ve böcek arkadaşlara . Ben her zaman ki gibi yine segiden yanayım.....

11 Şubat 2013 Pazartesi


        Bir rüya görsem ,sarı bir araba . İçinde hayallerim olsa ,sevdiklerim olsa . Götürsem herşeyi söförün gittiği yere , bazen bilmediğim bir denize bazen görmediğim bir gökyüzü . Rüyalar şehrine yol alsa kader hiç durmayacakmış gibi, şapkalı sarı araba. Hızlansa ansızın gerçekleşecek rüyalarıma ve sana yol olsa sevdalarım.  Birlikte gitsek  söförün gittiği yere o şapkalı sarı arabaya versek geleceğimizi....

10 Şubat 2013 Pazar

MIKNATIS: Sesimi duyan var mı?

MIKNATIS: Sesimi duyan var mı?: Ne çok mesaj var, öyle değil mi, ne çok gürültü... Ne zor artık fark edilmek, sesini duyurmak, anlaşılmak... Eskiden talep ederdik bilg...

3 Ocak 2013 Perşembe

USULCA


         
Yaslanıp kendime
Vazgeçip, kimseye sormadan
İncitmeden, aldatmadan,
Döndüm başladığım yere

Kimseyi yormadan
Bende yorulmadan,
Boşyere
İncitmeden, anlatmadan hiçbirşeyi

Usulca terkettiğin o düşlerde
Ben yalnızdım, çaresizdim günlerce
Sessizce ayrıldın bu düşlerden birgün
Vazgeçtim, kurtuldun dillerinden işte

Kimseye sormadan
Kendini yormadan
Boşyere
İster incit, ister aldat
Gönlümün istediği yere

Gittiğim yerlerde
Gördüğüm dostlara sormadan
Ben erittim, ben yokettim sensizliği

Usulca terkettiğin o düşlerde
Ben yalnızdım, çaresizdim günlerce
Sessizce ayrıldın bu düşlerden birgün
Vazgeçtim, kurtuldun dillerinden işte
Söz: Deniz Yılmaz
Müzik: Deniz Yılmaz, Kerem Tüzün
  
 Senden başkasını görmeyen sözler artık seni görmez oldu . Anlım ak yüzüm pak bakarken insanlara  herkes aydınlık ama sen karanlıksın bilmem belkide artık yoksun. yada yoksunsun  kalbimden hatta düşlerimden yoksunsun, her an yanında olan aptal aşık olmadan hayatına devam eden sen , yaptıklarından zerre kadar pişman olmayan ben . artık birbirimizin hayatında olmadan devam edense hayat ,bir kazanan olmalı yada bir kaybeden kural bu ya uymak icab eder işte bu hayat. Kaybeden sen oldukça sorun yok bana gelince sıra eksiklerinden arınmak belkide olur kazanmak . eskiden büyük bir kapı vardık şimdiyse bir duvar artık ben sana dost değilim...