kapı ardına kadar kapalı ,umutlar zaman geçtikçe azalıyor. bu kapının ardında ki yanlızlığı hatırlayan var mıdır? yoksa yanlızlığım ebedi midir ?
28 Aralık 2011 Çarşamba
KAPI ''ENDİŞE ! VE SORU ? ''
burda neden ben varım ? tutsak mıyım yoksa özgür mü ? kapının ardından gelen sesler bana sitem eder gibi gittikçe çoğalıyor . evet evet ben burda özgürlüğümü ele aldım kendim olabilmem için bana bir fırsat verdiler . değişmemem için benliğimi kaybetmemem için . kapının ardından gelen seslere birde benim sesim eklenmesin diye . amaç bu olsa gerek. eğer benden kaçıyorsa geçmişim benden kaçmak istiyorsa . insanlar benden kurtulmak için bunu yaptıysa sevdiklerim annem kardeşim buna nasıl razı oldular acaba.ben nasıl razı oldum ben bu küçük odada bir garip sandalye nin üzerinde yanlız kalma pahasına nasıl razı oldum ? ben burda özgürsem sevdikerim annem kardeşim ve bir çok kişi ben onların o bilinmez karmaşanın içinde kalmasına tutsakolmasına ... ben buna nasıl razı oldum ? hatırlayamıyorum zihnim boş hiç birşey yok bir fotograf karesi ,bir isim , bir kelime hatırlamak istiyorum.kapı ardına kadar kapanmadan önce ben neden hiç müdahale etmedim ? nezaman gelecekler acaba ,beni burdan çıkarmak isterler mi ? bu kapı neden hep gözüme takılıyor . bu beyaz kapı tertemiz beyaz kapı ve kapının kolu sarı . bir anlamı olmalı bunların . renkler, nesneler bana birşeyler anlatıyor olmalı . yaşamım boyunca bunların farkına varmadan yaşamış olmalıyım . çok garip geliyor bu durum bana akıl sağlığım yerinde olsaydı bunlara cevap bulurdum biliyorum .delirmiş olmalıyım bunların başka bir izahı olamaz . tavanda ki parlak ışık gözlerimi iyice yormaya başladı . bu parıltıyı görmemek için gözlerimi kapatmalıyım ,bedenim yorulmaya başladı hiç birşey yapmıyorum oysa ki . acaba kim . ben kimim ? ne iş yaparım adım evet evet benim bir adım olmalı . bir de devam eden hayatım olmalı . belki güzel bir sevgilim belki başarılı ,sadık,bana değer veren arkadaşlarım. ailem çok değer veriyor olmalı bana herzaman destek oluyorlar belkide. ama ...
22 Aralık 2011 Perşembe
KAPI
Bir kapı , karşımda duran beyaz bir kapı . kapının kolu sarı ama altından bir sarı. Arkasında ne var bilmiyorum. Onlar biliyor mu acaba ? evet aydınlık bir odam duvarlar kan kırmızı. Bu sinir bozucu ,kafamda kalabalık sorular her nedense zihnimi kurcalar. Cevap duvarda mı ? kapıda mı ? yoksa bende mi zihnimde mi ? kalbimde göğsümün tam orta yerinde anlamsız bir sızı var. Korkuyorum bunun cevabı damı ben de ? ben kapının ardındayım kan kırmızı duvarda kaçmaya çalışan el izleri . aydınlık benim odam ,çok aydınlık .yüksek beyaz aşınmış tavanı , ortasında rengi solmuş avizesi ve bir futbol sahasını aydınlatırcasına yayılan ışığıyla aydınlık benim odam. Pencerem yok olmalıydı aslında ama olsaydı orda ne olduğunu görebilirdim. Pencere olması şart mı ? eskimiş sandalyem hareket edince çıkardığı gıcırtısı bir Fransız senfonisini andırırcasına. Melodiler eşliğinde sinir bozucu ve anlamsız gerginlikler yaratıyor. Sandalyem yeşil desenleriyle , özenle yapılmış sanat eserlerini anlatan ,doğayı tasfir etme çabasına girmiş bir ressamın elinden çıkmış yeşil desenleriyle yeri kaplamış soğuk parkenin üstünde . renk uyumu ne kadar sinir bozucu. Yan yana gelmemek için kavga eden renkler bir odaya sığmış birlikte yaşamayı öğrenmişler sanki. Karşımda duran beyaz kapı direniyor . evet evet direniyor . ben hala safım hala temizim. beni kirletmeniz için kapıyı açmanız lazım der gibi . hala tertemiz. Ama ardından gelen sesler . Kapının ardında sesler beynimi tırmalıyor. Bu ne bir azap bu ne bir acıdır, dinmez. Avaz avaz bağıran insanlar . bu ne karmaşadır acaba telaş ederler.
Benim farkımda olan var mı kapının ardında ? ben neden buradayım ? bir garip oda ve karşımda bir garip kapı içimde bir garip sızı zihnimde bir garip karmaşa. Ben onların farkındayım da onlar benim farkımda mı acaba ….
21 Aralık 2011 Çarşamba
KAPI ' NIN ARDINDA Kİ MELODİ
Bazen çaresiz kalır insan olan , bir ışık arar peşinden koşacağı ama hep karanlıktır. göremez , ne tarafa çevirse gözlerini bulamaz hakikati. susar ,konuşmaz kaderine razı olmaya başla . buda geldiyse başıma çekerim arkadaş der ve bekler . umutsuz bekleyiş sonu gelmez yada öyle hisseder. bir dost arar kalbi
Aradığı tesellidir. açık bir kapıdır hiç düşünmeden gireceği . koşar hızla koşar. arkasına bakmadan . kaçar kalbinde saklı acılarıyla ,arkasında bıraktığı anılarıyla. nafile dostum , nafile nereye kaçarsan kaç senle gelir. söküp atamazsan kalbin , senle gelir silip atamazsan geçmişin .
Bir şarkı çalar yetmişlerden ezgisi sözleri kalbine işler . aradığın teselli dir sarkılarda bulurusun o teselliyi. dostun sözleri şarkılara işlemiştir sanki ve susar gözlerini kapatırsın . kendini şarkının ilhamına kaptırır uzaklaşır gidersin . boşver arkadaş boşver dersin .....
Aradığı tesellidir. açık bir kapıdır hiç düşünmeden gireceği . koşar hızla koşar. arkasına bakmadan . kaçar kalbinde saklı acılarıyla ,arkasında bıraktığı anılarıyla. nafile dostum , nafile nereye kaçarsan kaç senle gelir. söküp atamazsan kalbin , senle gelir silip atamazsan geçmişin .
Bir şarkı çalar yetmişlerden ezgisi sözleri kalbine işler . aradığın teselli dir sarkılarda bulurusun o teselliyi. dostun sözleri şarkılara işlemiştir sanki ve susar gözlerini kapatırsın . kendini şarkının ilhamına kaptırır uzaklaşır gidersin . boşver arkadaş boşver dersin .....
Etiketler:
boşver arkadaş.....
Artık duramam buralarda
Artık gidesim var bu topraklar dan
Neyim kaldı ki …
Artık gidesim var buralardan
Neyim kaldı ki beni bağlayan
Neyim kaldık i beni buralarda tutan
Bir umut vardı şuralarda
Ta şurada kalbimin ortasında..
Senin için atan kalbimin ortasında
Bekledim hep ben bekledim
Sende seversin diye bekledim
Bir umut vardı içimde
Onu besledim hep seni bekledim
Şimdi … onuda aldın götürdün
Kaçtın saklandın uzaklaştın
Bende hep uzaklaştın
Baktıkça seni hatırlarım
Senle kalsın İstanbul da
Tüm hatıralarım
Atık duramam buralarda
İstanbullarda sen olmadan yanımda…
Buğra Erdoğan
Etiketler:
Artık duramam buralarda
11 Aralık 2011 Pazar
KAPI'NIN ARDINDA Kİ
bazen sevmek değişmektir . bazen terk edilmek .bazen sevilmek . bazen sevdiğini söyleyememek .bazen de kaçmaktır . denersin herşeyi ,bir şans daha yakalamak için koşarsın ümitlerinin peşinden. olmaz her seferinde kırılır kalbin . ama asla yılmazsın kendine belki bir gün dersin teselli edersin kalbini.
gördüklerin ,yaşadıkların hep agır gelir kalbine istenmiyorsun demek. yapacağın pek birşey yoktur belki de. ama sen hala yılmazsın dayanmaya çalışırsın.
kaçarsın belki de sevmekten kaçarsın acı çekmekten kaçarsın. sevdiğin yanındayken seni umursamamasın dan kaçarsın. olmaz .... kaçamazsın hep peşinden gelir . seni bırakmaz . acı çekmeye mecbursun. çünkü aşk her ne olursa olsun ne kadar dayanabilirsen o zaman aşktır.
gördüklerin ,yaşadıkların hep agır gelir kalbine istenmiyorsun demek. yapacağın pek birşey yoktur belki de. ama sen hala yılmazsın dayanmaya çalışırsın.
kaçarsın belki de sevmekten kaçarsın acı çekmekten kaçarsın. sevdiğin yanındayken seni umursamamasın dan kaçarsın. olmaz .... kaçamazsın hep peşinden gelir . seni bırakmaz . acı çekmeye mecbursun. çünkü aşk her ne olursa olsun ne kadar dayanabilirsen o zaman aşktır.
6 Aralık 2011 Salı
masumiyet filmi ( yol bu !!! eğ başını yürü oğlum ...)
Masumiyet (1997)
Türk sinemasına başka pencereden ışık tuttuğu kabul gören Zeki Demirkubuz, seyirciye sunduğu 8 film ile hak ederek takdir toplamış bir yönetmen, senarist, yapımcı ve oyuncudur
1986 yılında Zeki Ökten’in asistanlığını yaparak sinemaya adım atmıştır. 1994 yılından itibaren “C Blok”, “Masumiyet”, “Üçüncü Sayfa”, “İtiraf”, “Yazgı”, “Bekleme Odası”, “Kader” ve “Kıskanmak” adlı 8 sinema filmine imza atarak Türkiye ve dünyada pek çok festivallerde ödül kazanır.
derdini seyirciye aktarmakta güçlük çekmeyen, sadece seyircilerin daha dikkat etmesi gereken sahnelere ve diyaloglara yer verir.
Gelelim Masumiyet’e… Yönetmen-senarist-yapımcı üçlemesinde Zeki Demirkubuz olan 105 dakikalık dramın başrollerinde Derya Alabora, Haluk Bilginer ve Güven Kıraç yer alır. 34. Altın Portakal Film Festivali’nde Halk Jürisi Avni Tolunay Ödülü, en iyi kadın oyuncu ödülü (Alabora) ve en iyi yardımcı erkek oyuncu (Bilginer) ödülü; 10. Ankara Film Festivali’nde en iyi kadın (Alabora) ve en iyi erkek oyuncu (Bilginer) ödülü; 11. Adana Altın Koza Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu (Alabora), en iyi erkek oyuncu (Bilginer), en iyi yönetmen ve en iyi kurgu ödüllerini almıştır.
Yusuf mahkumiyetinin ardından cezaevinden çıkar. Ablasını ziyaret etmek için İzmir’e gider fakat yaşadığı bir olayın tekrar su yüzüne çıkması nedeniyle oradan da ayrılmak zorunda kalır. Ucuz ve viran bir otele gider. Ne yapacak bir işi, ne de gidecek bir yeri vardır. Çaresizliğin dibine vurduğu sırada Bekir, Uğur ve çocukları Çilem ile tanışır. Bu aile Yusuf’u tekrardan hayata bağlarken, kaderini de değiştirir.
. Yaşananlar, yapılanlar, duygular açıktır, nettir. Çaresizliğin ve hatta ezikliğin içine gömülmüş Uğur, Bekir, Yusuf (ve hatta Çilem) 105 dakika boyunca sizi kendine çeker ve asla bırakmaz. Kullandıkları dil sokakta, çevrenizde ve belki sizin bile kullandığınız dille aynı sayılabilir. Bu yüzden gerçekçiliği üst seviyeye taşıyor. Anlamları ağır olan cümleler için ağdalı kelimeler yerine bu sokak ağzının tercih edilmesi ve karakterlere harika bir şekilde uyması izlenirliği keyifli hale getiriyor. Konu dram olsa da yaşananlar zaman zaman gerilime dahi sürüklüyor. Diğer yandan, asosyalliğin içinde kaybolmuş çaresiz insanların en büyük sosyallik aracı olarak televizyonu kullanması (özellikle Türk filmleri ve bu filmlere inanılıp sinirlenilmesi ya da mutlu olunması) (ki bu “Üçüncü Sayfa” filminde de çok yoğun sahnelenmiştir) size hiç tanıdık gelir mi? Buna en yakın ispat sayısız dizilerin peşinde fıldır fıldır dönen, yemek ve hatta uyku saatlerini bile dizilere göre ayarlayan bir çoğunluk olabilir mi? Kabullenmişliği bu kadar basite indirgeyen de bu sessiz çoğunluk değil midir zaten?
Demirkubuz, projelerinde detaylara oldukça önem veren, çaktırmadan semboller de yükleyen bir sanat adamıdır. Yusuf karakterinin otel odasındaki Yılmaz Güney posterleri, bir türlü kapanamayan kapı, karakter isimleri kafanızda çığ gibi büyüyebilir. Filmin adı da olan masumiyet her karakterde aranırken, tahmin edilenlerde var olup, diğerlerinde yok olur. Masum görünenler masum olmayanlarla birlikte kendi saflıklarını da kaybederler. Duygular, inançlar, hayranlıklar, nefretler süzgeçten tek tek geçer. Geriye kalan ise nedir???
Bu kadar başarılı bir anlatım ve aktarımda kostüm, mekan, dekor ve müziklerin etkisi büyük görünüyor. Ucuz ve harap otel, Uğur’un kostümleri, ojeleri, Yusuf’un sonuna kadar iliklediği gömlek, Bekir’in sakalı abartıdan uzak duruyor. Kadronun erkek ağırlıklı olması ise Demirkubuz projelerinde çok yabancı gelmeyecek bir özelliktir. Zamanla göz de alışıyor gönül de…
Haluk Bilginer’in devleştiği performansına bırakın şapka çıkarmayı, oturup tekrar tekrar izlemek için fırsat kollarsınız. Ekran karşısına mıh gibi saplar sizi. Derya Alabora ile olan pek çok sahnesinde ise birbirleriyle paslaşmaları o kadar başarılı ki Demirkubuz bu ikiliyi bir filmde bir araya getirdiği için alkışı ayrıca hak ediyor. Alabora ve Bilginer’in yanında Güven Kıraç arka planda görünse bile (ki aslında bir kesim de en başarılı oyuncu olarak Kıraç'ı görüyor) oldukça tatmin edici bir canlandırmayla şaşırtıyor.
Oyuncular
- Derya Alabora ~ Uğur
- Haluk Bilginer ~ Bekir
- Güven Kıraç ~ Yusuf
- Melis Tuna - Çilem
Yapımcı
- Zeki Demirkubuz
- Nihal Koldaş
Görüntü Yönetmeni
-Ali Utku
Kurgu
- Mevlüt Koçak
Yapım
- Mavi Filmcilik
Aldığı Ödüller
- ‘Halk Jurisi Avni Tolunay Ödülü’34. Antalya Altın Portakal Film Festivali
‘En İyi Kadın Oyuncu’ (Derya Alabora)
‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ (Haluk Bilginer)
- 10. Ankara Film Festivali
‘En İyi Kadın Oyuncu’ (Derya Alabora)
‘En İyi Erkek Oyuncu’ (Haluk Bilginer)
- 11. Adana Altın Koza Film Festivali
‘En İyi Kadın Oyuncu’ (Derya Alabora)
‘En İyi Erkek Oyuncu’ (Haluk Bilginer)
‘En İyi Yönetmen’ (Zeki Demirkubuz)
‘En İyi Kurgu' (Mevlüt Koçak)
Türk sinemasına başka pencereden ışık tuttuğu kabul gören Zeki Demirkubuz, seyirciye sunduğu 8 film ile hak ederek takdir toplamış bir yönetmen, senarist, yapımcı ve oyuncudur
1986 yılında Zeki Ökten’in asistanlığını yaparak sinemaya adım atmıştır. 1994 yılından itibaren “C Blok”, “Masumiyet”, “Üçüncü Sayfa”, “İtiraf”, “Yazgı”, “Bekleme Odası”, “Kader” ve “Kıskanmak” adlı 8 sinema filmine imza atarak Türkiye ve dünyada pek çok festivallerde ödül kazanır.
derdini seyirciye aktarmakta güçlük çekmeyen, sadece seyircilerin daha dikkat etmesi gereken sahnelere ve diyaloglara yer verir.
Gelelim Masumiyet’e… Yönetmen-senarist-yapımcı üçlemesinde Zeki Demirkubuz olan 105 dakikalık dramın başrollerinde Derya Alabora, Haluk Bilginer ve Güven Kıraç yer alır. 34. Altın Portakal Film Festivali’nde Halk Jürisi Avni Tolunay Ödülü, en iyi kadın oyuncu ödülü (Alabora) ve en iyi yardımcı erkek oyuncu (Bilginer) ödülü; 10. Ankara Film Festivali’nde en iyi kadın (Alabora) ve en iyi erkek oyuncu (Bilginer) ödülü; 11. Adana Altın Koza Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu (Alabora), en iyi erkek oyuncu (Bilginer), en iyi yönetmen ve en iyi kurgu ödüllerini almıştır.
Yusuf mahkumiyetinin ardından cezaevinden çıkar. Ablasını ziyaret etmek için İzmir’e gider fakat yaşadığı bir olayın tekrar su yüzüne çıkması nedeniyle oradan da ayrılmak zorunda kalır. Ucuz ve viran bir otele gider. Ne yapacak bir işi, ne de gidecek bir yeri vardır. Çaresizliğin dibine vurduğu sırada Bekir, Uğur ve çocukları Çilem ile tanışır. Bu aile Yusuf’u tekrardan hayata bağlarken, kaderini de değiştirir.
. Yaşananlar, yapılanlar, duygular açıktır, nettir. Çaresizliğin ve hatta ezikliğin içine gömülmüş Uğur, Bekir, Yusuf (ve hatta Çilem) 105 dakika boyunca sizi kendine çeker ve asla bırakmaz. Kullandıkları dil sokakta, çevrenizde ve belki sizin bile kullandığınız dille aynı sayılabilir. Bu yüzden gerçekçiliği üst seviyeye taşıyor. Anlamları ağır olan cümleler için ağdalı kelimeler yerine bu sokak ağzının tercih edilmesi ve karakterlere harika bir şekilde uyması izlenirliği keyifli hale getiriyor. Konu dram olsa da yaşananlar zaman zaman gerilime dahi sürüklüyor. Diğer yandan, asosyalliğin içinde kaybolmuş çaresiz insanların en büyük sosyallik aracı olarak televizyonu kullanması (özellikle Türk filmleri ve bu filmlere inanılıp sinirlenilmesi ya da mutlu olunması) (ki bu “Üçüncü Sayfa” filminde de çok yoğun sahnelenmiştir) size hiç tanıdık gelir mi? Buna en yakın ispat sayısız dizilerin peşinde fıldır fıldır dönen, yemek ve hatta uyku saatlerini bile dizilere göre ayarlayan bir çoğunluk olabilir mi? Kabullenmişliği bu kadar basite indirgeyen de bu sessiz çoğunluk değil midir zaten?
Demirkubuz, projelerinde detaylara oldukça önem veren, çaktırmadan semboller de yükleyen bir sanat adamıdır. Yusuf karakterinin otel odasındaki Yılmaz Güney posterleri, bir türlü kapanamayan kapı, karakter isimleri kafanızda çığ gibi büyüyebilir. Filmin adı da olan masumiyet her karakterde aranırken, tahmin edilenlerde var olup, diğerlerinde yok olur. Masum görünenler masum olmayanlarla birlikte kendi saflıklarını da kaybederler. Duygular, inançlar, hayranlıklar, nefretler süzgeçten tek tek geçer. Geriye kalan ise nedir???
Bu kadar başarılı bir anlatım ve aktarımda kostüm, mekan, dekor ve müziklerin etkisi büyük görünüyor. Ucuz ve harap otel, Uğur’un kostümleri, ojeleri, Yusuf’un sonuna kadar iliklediği gömlek, Bekir’in sakalı abartıdan uzak duruyor. Kadronun erkek ağırlıklı olması ise Demirkubuz projelerinde çok yabancı gelmeyecek bir özelliktir. Zamanla göz de alışıyor gönül de…
Haluk Bilginer’in devleştiği performansına bırakın şapka çıkarmayı, oturup tekrar tekrar izlemek için fırsat kollarsınız. Ekran karşısına mıh gibi saplar sizi. Derya Alabora ile olan pek çok sahnesinde ise birbirleriyle paslaşmaları o kadar başarılı ki Demirkubuz bu ikiliyi bir filmde bir araya getirdiği için alkışı ayrıca hak ediyor. Alabora ve Bilginer’in yanında Güven Kıraç arka planda görünse bile (ki aslında bir kesim de en başarılı oyuncu olarak Kıraç'ı görüyor) oldukça tatmin edici bir canlandırmayla şaşırtıyor.
Oyuncular
- Derya Alabora ~ Uğur
- Haluk Bilginer ~ Bekir
- Güven Kıraç ~ Yusuf
- Melis Tuna - Çilem
Yapımcı
- Zeki Demirkubuz
- Nihal Koldaş
Görüntü Yönetmeni
-Ali Utku
Kurgu
- Mevlüt Koçak
Yapım
- Mavi Filmcilik
Aldığı Ödüller
- ‘Halk Jurisi Avni Tolunay Ödülü’34. Antalya Altın Portakal Film Festivali
![](http://3.bp.blogspot.com/-l-sSSdV13RQ/Tt7Q1UC-17I/AAAAAAAAAH8/LhAKDpbhDTo/s1600/masumiyet3.png)
‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ (Haluk Bilginer)
- 10. Ankara Film Festivali
‘En İyi Kadın Oyuncu’ (Derya Alabora)
‘En İyi Erkek Oyuncu’ (Haluk Bilginer)
- 11. Adana Altın Koza Film Festivali
‘En İyi Kadın Oyuncu’ (Derya Alabora)
‘En İyi Erkek Oyuncu’ (Haluk Bilginer)
‘En İyi Yönetmen’ (Zeki Demirkubuz)
‘En İyi Kurgu' (Mevlüt Koçak)
Boş ver gitsin
Boş ver gitsin
İstanbul bu gece kahretmiş tüm acıları
Ağlayan gözlerdeki yaşları
Geçmişte ki umutları
Silip silip kahretmişBen üzülmem ben ağlamam boş ver gitsin
Kederleri acıları gözlerdeki şu yaşları
Unut gitsin terkeden o kaltağı unut gitsin
İstanbul çeksin tüm acıları
Sokak sokak gezmek varken
Arkadaşlarla coşmak varken
Yudum yudum içip sarhoş olmak varken
Bırak İstanbul çeksin acıları
Ben üzülmem ben ağlamam boş ver gitsin
Yanlızlığı umutsuzluğu beynin deki soruları
Terkedip giden arkadaşları unut gitsin
İstanbul çeksin acıları
Yeni yeni arkadaşlar bulmak varken
Başka hayatlar kurmak varken
Çılgınlarca eğlenmek varken
Bırak İstanbul çeksin acıları
Ben üzülmem ben ağlamam bana ne ben bunlardan hiç anlamam
Boş ver gitsin ben neden çekeyim bırak istanbul çeksin acıları
19 Kasım 2011 Cumartesi
güle çıktım gülmedim . gülden düştüm ölmedim
Karanlığın içinde seçti kader denen yazgısını . sabah çıktı yollara martı nağralarıyla yol uzun ,hava soğuk . ürpertir her yanı esrarengiz sis .durakta bekleyen kadın titrek vücuduyla , havanın soğuğunu içine çeker ısıtır. Isıtır ki bir zerre katkısı olur şu hayata kahrını çekse de , söylense de . şikayet etmekte bulanlardan şerfem. Karmaşa var soytarı saraydan kaçmış . gülmem hayır gülemem buna müsaade etmezler .nağmededir keramet .güle çıktım gülmedim ki gülden düşüp te ölmeyim . güzel sende gezmezsin yaptı şerfem yaptı yapacağını . sen yaktın beni sefa imiş bilmedim .
Dost aramakla bulunmazmış yar ilinde . söz söylemez sadece dinlemekle yetinir. kanun olmuş dünyaya , ya uyarsın yada uydururlar. Kabul etmek aykırı gelmemek doğaya. Tezgahtar nefer efendi okur hariçten gazelini duymaz dünya sesini .kafasına göre dinler hayatı olaylara gözlem duyar sadece .pencere si parmaklı şerfem elma yanaklı . istedim de vermedi şerfem sen yaktın beni kızın çok mu kıymetli . ben yaşar mıyım hep ayrı ? az ötede var bahçe o bahçede var limon o limonu ben almam . nereye gidiyorsun sen güzel şerfem sen yaktın beni ben olsam ayrılamam. Bir mendilde astın beni.
Öyküsü dür şerfem in kaderi yazmak la tükenmez macerası kederi. Dil hakimiyetini kaybederse kalem al eline karala beyaz sayfaları . uzun olmasın sevdan . içinde isyan barındır masın . sıradan olsun sen sev o sevsin leyla ile mecnun tarih olsun. Hayatı yaşamak zor gelir dünyaya vardır çıkaracak bir dersi hatta ve katta . senin çabala şerfem seni duyurur elaleme koca karı …
2 Kasım 2011 Çarşamba
Yok Abi Yok dıt dıt dıt dıııııııııııııııtt !!!!
Tatil ,tatiller, yol, zaman ,araç bunlar hep benim korkulu rüyam olmak zorunda mı ? ne zaman tatil olsa plan yapamam . tatil zamanını da ayarlayamam ya gerçi . bir de şu yol meselesi yok mu adamı çileden çıkarıyor.uçak mı ? hayır çok yüksek ücretler . zamanından önce alırsan belki. ama diyorum ya ben hiç tatil zamanlarını belirleyemedim plan yapamadım uçak bileti bana göre değil . peki tren ? çok zor iki tane tren le bu iş olmaz . zaten gemi seyahati en fazla idoyla yapılıyor . kaldık mı otobüse . işte olay burada filmlere konu olacak hal alıyor.
Bizim çocuk otobüs biletini son güne bırakır ve bilet bulmak için girişimlere başlar . -Alo abi bilet var mı ? - yok dıt dıt dııııt . alo alo alo alo ..........
bilet bilet ya ama ...... - abi ek sefer . - ya git kardeşim seninle mi uğraşacağız . - senin hedef kitlen kim be adam diye sormak istiyorum ama içimden küfür etmekten başka bir yolu yok. sonradan hastane dahiliye bölümü benim tatil yapacağım mekan olabilir .bu adamlar insanlık dışı varlıklar gibi hal ve hareketlere bürünmüşler .
-alo anne ben gelemeyeceğim ve hüzünlü son ....
anlam veremediğim bu kadar insan aynı anda aynı yere mi gidiyor . yoksa tatil zamanlarında yolcu araçlarının sayısını mı azaltıyorlar . ve ben neden hep tatillerde bilet bulmakta zorlanıyorum . bir ilgiliye mi seslensem ne yapsam . eylem mi yapsak !!! sokaklara mı dökülsek ? kampanyalar mı başlatsak ? bir çözüm bulmak lazım . birde şu otobüs firma çalışanlarına adab-ı muaşeret ten bahsetseler ne güzel olacak .
Bizim çocuk otobüs biletini son güne bırakır ve bilet bulmak için girişimlere başlar . -Alo abi bilet var mı ? - yok dıt dıt dııııt . alo alo alo alo ..........
bilet bilet ya ama ...... - abi ek sefer . - ya git kardeşim seninle mi uğraşacağız . - senin hedef kitlen kim be adam diye sormak istiyorum ama içimden küfür etmekten başka bir yolu yok. sonradan hastane dahiliye bölümü benim tatil yapacağım mekan olabilir .bu adamlar insanlık dışı varlıklar gibi hal ve hareketlere bürünmüşler .
-alo anne ben gelemeyeceğim ve hüzünlü son ....
anlam veremediğim bu kadar insan aynı anda aynı yere mi gidiyor . yoksa tatil zamanlarında yolcu araçlarının sayısını mı azaltıyorlar . ve ben neden hep tatillerde bilet bulmakta zorlanıyorum . bir ilgiliye mi seslensem ne yapsam . eylem mi yapsak !!! sokaklara mı dökülsek ? kampanyalar mı başlatsak ? bir çözüm bulmak lazım . birde şu otobüs firma çalışanlarına adab-ı muaşeret ten bahsetseler ne güzel olacak .
29 Ekim 2011 Cumartesi
KAŞ YAPARKEN GÖZ ÇIKARTILIYOR !!!
Bugün 29 ekim ülkemizin 29 ekimi cumhuriyetimizin ekimi . bağımsızlığımızı iktidarımızı tüm dünyaya bayram eşliğinde kutlayarak gösterdiğimiz ve aslında gövde gösterisi yaptığımız cumhuriyet bayramının yıl dönümü. uzatmadan kutlamalar iptal . şaşırmadım bu kadar düşüncesiz zihniyet varken iptal de edilir ,bayram olmaktan da çıkar.
Geçerli sebepleri var. doğru Van da deprem oldu ve vatandaşlarımız hayatını kaybetti.mağdur oldu. bu durumda kutlama yapmak doğru olmayabilir.ama kutlamasını yaptığımız bir arkadaşımızın doğum günü değil veya kazanılan bir maçın kupa töreni değil. cumhuriyetimizin kuruluşunun 88. yıl dönümü . zaten kutlamaları göstermelik olarak yapan bir zihniyet vardı . şimdi de kutlama yapmayı bile ihmal etmeyi fırsat bilen bir zihniyet .
bağımsızlığımız için şehit olan atalarımız sizleri eminim anlayacaktır. her ne olursa olsun cumhuriyetimiziz 88. yılı kutlu mutlu ve umutlu olsun ....
Geçerli sebepleri var. doğru Van da deprem oldu ve vatandaşlarımız hayatını kaybetti.mağdur oldu. bu durumda kutlama yapmak doğru olmayabilir.ama kutlamasını yaptığımız bir arkadaşımızın doğum günü değil veya kazanılan bir maçın kupa töreni değil. cumhuriyetimizin kuruluşunun 88. yıl dönümü . zaten kutlamaları göstermelik olarak yapan bir zihniyet vardı . şimdi de kutlama yapmayı bile ihmal etmeyi fırsat bilen bir zihniyet .
bağımsızlığımız için şehit olan atalarımız sizleri eminim anlayacaktır. her ne olursa olsun cumhuriyetimiziz 88. yılı kutlu mutlu ve umutlu olsun ....
27 Ekim 2011 Perşembe
EKONOMİK SİNYALLER VE 3. DÜNYA DÜZENİ
Üçüncü dünya düzeni oluşmaya başladı demiştik . bu düşüncemiz gün geçtikçe güçleniyor . Arap yarım adasındaki gelişmeler. dünyada ki ekonomik kriz ve krizin etkilendiği ülkeler. ve şimdi de ABD deki wall street direnişi . bu olaylar sadece başlangıç olarak ta nitelendirilmişti . evet bir başlangıç ama birbirleriyle de bağlantıları var. sadece bu olaylarla sınırlı kalmayacak bu seri olayların devamı da gelecek bu konuda da öngürülerimiz bulunmakta . ama gelin öncelikle wall street analizinde bulunalım.
düzen değişimi en büyük etkisini halkın isyan girişimleriyle gösterir. bu genellikle mevcut yönetime karşı yapılan isyanlar olarak kayıtlara alınmıştır.eldeki veriler bunu göstermekte.fakat bu isyanlar zamanla üst seviyeye ulaşacak kıtalar arası kitlesel ortak isyanlara dönüşecekti bu kaçınılmazdı ve bunu da wall street isyanıyla görüyoruz . bu isyan emperyalizme karşı başlamış olan bir isyan niteliğindedir.mevcut ekonomi modeline yönelik olan bu isyan gelecekteki olaylar hakkında çok çarpıcı bilgiler vermektedir. peki ne olacak ? olacak çok basit mevcut yönetimlere karşı yapılan isyanlar sonuçlanacak . bu sonuçlanma süresi beklenenden de kısa süreceğe benziyor. her çatışma sürecinden sonra oluşan yeni yönetimler , oluşan ekonomik bunalımı aşmak için farklı ekonomik çareler arayacaklardır. buda mevcut ekonomi modellerinin sıkıntıya düşeceğini göstermekte.
yeni ekonomik model arayışı wall street isyanına destek vermeye şimdiden başladı . buda kitlesel bir kutuplaşmaya neden olacaktır. peki kitlesel kutuplaşmanın doğuracağı sonuç nedir ? kitlesel kutuplaşmanın doğuracağı sonuç düzen savunucuları ve yeni düzen isteyenler arasında doğacak savaşın ta kendisidir. türkiye bu kitlesel savaşın neresinde olacak peki ?
düzen değişimi en büyük etkisini halkın isyan girişimleriyle gösterir. bu genellikle mevcut yönetime karşı yapılan isyanlar olarak kayıtlara alınmıştır.eldeki veriler bunu göstermekte.fakat bu isyanlar zamanla üst seviyeye ulaşacak kıtalar arası kitlesel ortak isyanlara dönüşecekti bu kaçınılmazdı ve bunu da wall street isyanıyla görüyoruz . bu isyan emperyalizme karşı başlamış olan bir isyan niteliğindedir.mevcut ekonomi modeline yönelik olan bu isyan gelecekteki olaylar hakkında çok çarpıcı bilgiler vermektedir. peki ne olacak ? olacak çok basit mevcut yönetimlere karşı yapılan isyanlar sonuçlanacak . bu sonuçlanma süresi beklenenden de kısa süreceğe benziyor. her çatışma sürecinden sonra oluşan yeni yönetimler , oluşan ekonomik bunalımı aşmak için farklı ekonomik çareler arayacaklardır. buda mevcut ekonomi modellerinin sıkıntıya düşeceğini göstermekte.
yeni ekonomik model arayışı wall street isyanına destek vermeye şimdiden başladı . buda kitlesel bir kutuplaşmaya neden olacaktır. peki kitlesel kutuplaşmanın doğuracağı sonuç nedir ? kitlesel kutuplaşmanın doğuracağı sonuç düzen savunucuları ve yeni düzen isteyenler arasında doğacak savaşın ta kendisidir. türkiye bu kitlesel savaşın neresinde olacak peki ?
DOĞRULARI KABULLENMEYEN RTE VE DOĞRULARI SÖYLEYEN CÜNEYT ÖZDEMİR
CÜNEYT ÖZDEMİR bir gazeteci , spiker ,hepsinden önce hiçbir sıfata gerek yok tam bir vatan sever . oda her yurttaşımız gibi ülkesi için hizmet eden ,ülkesine faydalı olan , ülke menfaatlerini gözeten,bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. peki özelliği ne ? elbette tarafsız ve duyarlı olması . peki sorunu ne ? her doğru söyleyen gibi dokuz köyden kovulabilme tehlikesiyle karşı karşıya olması .
Van'da meydana gelen deprem için bölgeye gitmiş . görevi gereği gördüklerini kamuoyuna anlatmak için kamera karşısına geçmişti. alnının akıyla haberini yaptı . gerçekleri kamuoyu ile paylaştı ve bakın başına ne geldi .
Van'da meydana gelen deprem için bölgeye gitmiş . görevi gereği gördüklerini kamuoyuna anlatmak için kamera karşısına geçmişti. alnının akıyla haberini yaptı . gerçekleri kamuoyu ile paylaştı ve bakın başına ne geldi .
sayın başbakan evet senin bilgilerin yanlış ,yalan ve insanları aptal yerine koyan alçakça bilgiler...
ZELZELE !!!!
zelzele ile başlamak istiyorum .çünkü şu kısa sürede yaşadıklarımız bu kelime kadar hayatın içinde fakat kullanılma durumuna baktığımızda da unutulucak kadar eski bir hal almış olaylar silsilesi. hemen olaylara güzide devletimizin beyin fonksiyonlarından yoksun hazine bakanı olmasına şaşmamalı demek istediğimiz mehmet şimşekten başlayalım . bu hazine bakanımız kendi beynininden ya habersiz yada bunun bir hata olduğunu kabullenmiyor ? yada kabullenemeyecek kadar aptal . bakın devletimiz her vatandaşından teker teker her yıl sürekli olarak vergiler alıyor . bu vergileri ya borçları ödemek üzere yada halka hizmet götürmek üzere hazineye görevler vererek halka geri dönüşü sağlıyor. buraya kadar normal . devletler bunu yapar . ama bir de öyle vergiler vardır ki bunlar özel ihtiyaçlardan doğan vergilerdir. devlete özel ihtiyaçlardan başka hiçbir şekilde fayda sağlamaz sağlayamaz bunun adı dolandırıcılık olur.
işte sözün tam başladığı yerdeyiz . devletimiz halkımızdan deprem vergisi adı altında tamamen bu amaca hizmet etmek için vergiler toplamaktadır.peki neden ? sebebi ise şuan cevabını veremedikleri rezaletin içinde saklı aslında . devletimiz bu deprem vergisini herhangi bir deprem felaketinde doğacak olan mağduriyeti gidermek için mağdur olanlara yardım götürebilmek için deprem yaralarını en kısa zamanda sarabilmek için halkımızdan topluyor.ama görüldüğü gibi pek öyle olmuyor. peki neden ?
maliye bakanımız mehmet şimşek düzenlediği basın toplantısında bunun cevabını okadar iyi verdi ki kimsede en küçük bir tereddüt bile kalmadı .çünkü herşey ortadaydı . yapılan açıklamada -biz deprem gelirlerini hazineye verdik . tamam senin görevin vereceksin tabiki . hazine ne yaptı peki ? - hazine bu parayı IMF ye olan borçlarda kullandı, duble yolların yapımında kullandı , hızlı tiren projelerinde kullandı . eğitim sağlık falan filan ..... eee oldu mu bu şimdi ? depremde mağdur olmamaları için sana vergi veren vatandaş şimdi mağdur . hani sağlığa gitmişti yatırım okul yıkıldı be sayın bakan bu mu eğitim harcaması ne yapacaksınız halka duble yolları mı göstereceksiniz alın kendinizi avutun diye . yoksa hızlı trenlerde mi barınak sağlayacaksınız
sözün kısası devlet bu işte dolandırıcılık yaptı . hiç kimse bunun aksini inkar etmesin .
işte sözün tam başladığı yerdeyiz . devletimiz halkımızdan deprem vergisi adı altında tamamen bu amaca hizmet etmek için vergiler toplamaktadır.peki neden ? sebebi ise şuan cevabını veremedikleri rezaletin içinde saklı aslında . devletimiz bu deprem vergisini herhangi bir deprem felaketinde doğacak olan mağduriyeti gidermek için mağdur olanlara yardım götürebilmek için deprem yaralarını en kısa zamanda sarabilmek için halkımızdan topluyor.ama görüldüğü gibi pek öyle olmuyor. peki neden ?
![](http://3.bp.blogspot.com/-IikL6kIhfpk/TqmSEvDhFDI/AAAAAAAAAFI/k3LIbd1wxmA/s1600/Hazine-M%25C3%25BCste%25C5%259Farl%25C4%25B1%25C4%259F%25C4%25B1.jpg)
sözün kısası devlet bu işte dolandırıcılık yaptı . hiç kimse bunun aksini inkar etmesin .
9 Ekim 2011 Pazar
mitçi mi ? simitçi mi ?
sabaha karşı 3.30 suları ve ben gözlerime inanamadım . önce duraksadım ve hayal gördüğümü zannettim . gözlerimi ovalamadım tabi ki o ancak filmler de olur. peki ne görmüş olabilirim bu kadar hayret verici .lafı uzatmaya gerek yok her şey ortada . milli istihbarat teşkilatı istihbarat elemanı açığını kapatmak için alım yapacakmış . bu haberi biliyorum daha önce milli istihbaratın sitesinde okumuş ve ana haberlerde dinlemiştim .
bu bana ne kadar saçma gelmişti oysa ki . ben bile biliyorum mit 'in alım yapacağını toplu iletişim yaşasın var olsun . her şey o kadar basitleşti ki , İnternet sitesinden istihbarat servisimizi çok rahat takip edebiliyoruz ki - bu servis çok gizli kalmak zorunda - ana haberler zaten davul zurna eşliğinde yayın yapıyor . nerede gizlilik ? nerede istihbaratçılık ? hani her şey çok gizli olmalıydı ? soracak soru çok ama cevapları bugünden sonra pekte önemli değil . bu işin suyu çıkmış resmen .
bu bana ne kadar saçma gelmişti oysa ki . ben bile biliyorum mit 'in alım yapacağını toplu iletişim yaşasın var olsun . her şey o kadar basitleşti ki , İnternet sitesinden istihbarat servisimizi çok rahat takip edebiliyoruz ki - bu servis çok gizli kalmak zorunda - ana haberler zaten davul zurna eşliğinde yayın yapıyor . nerede gizlilik ? nerede istihbaratçılık ? hani her şey çok gizli olmalıydı ? soracak soru çok ama cevapları bugünden sonra pekte önemli değil . bu işin suyu çıkmış resmen .
8 Ekim 2011 Cumartesi
aptal ana haberler !!!
bugün ana haber bültenlerine rastladım gereksiz ve saçma sapan haberlerin ana haberlerine . ne zaman izlesem beni sinirlendirmekten başka bir şeye yaramayan ana haberlere . sadece suni reyting saçmalığına hizmet eden ana haberlere . bugünde bana aynı duyguları yaşattı bu ana haberler .uzun süredir ciddiye almıyordum fakat bugün alasım tuttu her nedense .
mekanı cennet olsun başbakanımızın annesi vefat etmiş üzücü bir haber . bu ne demek başbakan koskoca başbakanın annesi ölür mü hiç . ölmüş işte duamızı ederiz hafif bir buruklukla üzülürüz -ateş düştüğü yeri yakar- denir bu durumlarda . yanlız bugün kü durum her zaman oluyor ya gerçi buda onlardan biri herhalde . dakikalarca bütün kanallar bu olayı ilk haber yapmış yayınlıyor . buraya kadar doğal . hatta bir kanal taziye evine canlı bağlantı yaparak son durumu öğrenecek kadar aptal bir şeyde yapıyor .bu pek doğal değil tabi . acaba ne bekliyorlardı taziye evinde son durum olarak neyle karşılaşabilirler . tabi ki bu onların hayal gücüyle alakalı bir durum .
olay sonraki haberde bu haberi doğal karşıladık . bu haberin toplam dakikası 15 bu ana haber bülteni için çok uzun bir süre . bunu göz önğnde bulundurarak devam edelim . diğer haber de bir ölüm haberi peş peşe koymuşlar hazır dualarla açmışken ana haberi dualarla devam ettirelim düşüncesiyle heralde .fakat bu haberin süresi 35 sn buda ana haber için çok kısa bir süre bunuda göz önünde bulunduralım tabiki . ve bu haber bir şehit haberi aynı yerde istanbulda defnedilen bir şehidin haberi neyazık ki bizim anahaberlerin pek ilgisini çekememiş bir şehidin haberi artık bizim ana heberlerin hayal gücü burdada ne düşündüyse ...
bakalım bir analiz edelim belki bir sonuç çıkarabiliriz . bir yanda başbakanımızın annesi bir yanda şehidimiz çözümleyelim . başbakanımızın annesi birtane ve birkez ölebilir . şehidimiz zaten her gün oluyor . evet çözümleme olumlu anahaberlere hak veresim geldi ama bu duruma düşürenlere pek hak vermiyorum .
dedikya analiz edelim eğer analizi genişletecek olursak okadar değişik noktalara değiniriz ki hayattan soğuyabiliriz . bukadarı yeterli sanırım eger sonuç verecek olursak bizim ana haberler yine kör pencerelerinden keseleri doldurma çabalarını devam ettiriyor . nasıl olsa kapitalist bir dünya öyle değil mi ....
mekanı cennet olsun başbakanımızın annesi vefat etmiş üzücü bir haber . bu ne demek başbakan koskoca başbakanın annesi ölür mü hiç . ölmüş işte duamızı ederiz hafif bir buruklukla üzülürüz -ateş düştüğü yeri yakar- denir bu durumlarda . yanlız bugün kü durum her zaman oluyor ya gerçi buda onlardan biri herhalde . dakikalarca bütün kanallar bu olayı ilk haber yapmış yayınlıyor . buraya kadar doğal . hatta bir kanal taziye evine canlı bağlantı yaparak son durumu öğrenecek kadar aptal bir şeyde yapıyor .bu pek doğal değil tabi . acaba ne bekliyorlardı taziye evinde son durum olarak neyle karşılaşabilirler . tabi ki bu onların hayal gücüyle alakalı bir durum .
olay sonraki haberde bu haberi doğal karşıladık . bu haberin toplam dakikası 15 bu ana haber bülteni için çok uzun bir süre . bunu göz önğnde bulundurarak devam edelim . diğer haber de bir ölüm haberi peş peşe koymuşlar hazır dualarla açmışken ana haberi dualarla devam ettirelim düşüncesiyle heralde .fakat bu haberin süresi 35 sn buda ana haber için çok kısa bir süre bunuda göz önünde bulunduralım tabiki . ve bu haber bir şehit haberi aynı yerde istanbulda defnedilen bir şehidin haberi neyazık ki bizim anahaberlerin pek ilgisini çekememiş bir şehidin haberi artık bizim ana heberlerin hayal gücü burdada ne düşündüyse ...
bakalım bir analiz edelim belki bir sonuç çıkarabiliriz . bir yanda başbakanımızın annesi bir yanda şehidimiz çözümleyelim . başbakanımızın annesi birtane ve birkez ölebilir . şehidimiz zaten her gün oluyor . evet çözümleme olumlu anahaberlere hak veresim geldi ama bu duruma düşürenlere pek hak vermiyorum .
dedikya analiz edelim eğer analizi genişletecek olursak okadar değişik noktalara değiniriz ki hayattan soğuyabiliriz . bukadarı yeterli sanırım eger sonuç verecek olursak bizim ana haberler yine kör pencerelerinden keseleri doldurma çabalarını devam ettiriyor . nasıl olsa kapitalist bir dünya öyle değil mi ....
10 Ağustos 2011 Çarşamba
3. dünya düzeni oluşmaya başlıyor !!!
yüzyılllırlardan beridir dünyada değişmekte olan bir düzen var. bu düzen ihtiyaçlara göre tasarlanıyor ve belirli olaylar zinciri çerçevesinde yürürlüğe giriyor. daha öncede olduğu gibi tamamen ekonomik temelli olan bu düzen arayışı şimdi dönem değiştiriyor . ve bizde şuan bu dönem sonu olaylar zincirinin tam ortasındayız. tüm dünyayı etkileyen ve çağ değişimi diyerek geçiştirdiğimiz ve aslında ekonomik temellerin el değiştirdiği bir karmaşadır . peki daha önce olmuşmuydu ? evet insanlık tarihi yüzyıllardır bu düzen değişimlerini görmektedir. bu düzen değişimi ya kitleler halinde göçler. ya soykırımlar yada dünya savaşları şeklinde kendini göstermiştir. bu olayların sonunda dünya tamamen var olan düzenini değiştirmiş ve yeni düzenine kavuşmuştur. bir sorun var !!! bu tür düzen değişimleri herzaman sancılı olmuştur. bunu tarihtende çok iyi biliyor ve sonuçlarını hala tartışıyoruz.
bu düzen değişimi ilk olarak ırkların göçleriyle başladı. sonra kendini teknolojik ilerlemelere bıraktı. bir başka değişiklikte savaşlarla kendini gösterdi .imparatorluk savaşları ile başladı . bir düzen daha değişti bu sefer kendini ırk soykırımları ile gösterdi. daha sonra kendini dini tabanlı savaşlarla gösterdi. buna haçlı seferleri örnek gösterilebilir.veya müslümanların cihat anlayışı ile yaptığı savaşlar. tabiki ekonomiler büyüdü, dünya nüfusu büyüdü ve bilim kendini iyiden iyiye gösterdi. artık dünyada daha bilgili ve daha bilinçli insanlar mevcuttu.
sıcak savaşlar yerini soğuk savaşa bıraktı . ekonomik temeller artık teknoloji ve istihbari kaynaklara dayandırılıyordu.artık soğuk savaş dönemide bitmişti. ve insanlar gün geçtikçe daha bilinçli tabakalardan oluşmaya başladılar .
ırklar artık bir arada yaşıyordu ; herşey bitmişti olaylar durulmuştu. farklı ırklar bir arada yaşamaya başladı dünya çok mütevazi olmaya başlamıştı. birlikler kuruldu.unutulmaz liderler yaratıldı. halk tanrı gücünde görüyordu liderlerini ömür boyu o liderlerin yönetimi altında kalabilirlerdi.ama düzen herzaman deşikmeye mecburdur . çünkü her yeni kurulan düzen ekonomik temelli olduğu için yıkımla kurulur . sıfırdan kurulmaya başlar . ve büyür büyür en sonunda tıkanma noktasına gelir . tıkanma noktasına gelen düzen ,bir patlamayla yıkılır ve yerini yeni düzene bırakır.
demokrasi; demokrasi bilinçli insanları tatmin edebilecekti demokratik.dünya yirmibirinci yy lın başlamasıyla birlikte bir demokrasi rüyasına başladı . her koşulda demokratik olmak gerekliydi. ve başardık sayılırda artık dünya demokratik sayılır.
yıl 2000 küsürler sosyoekonomik bunalımlar başladı . gözle görülür bir şekilde . göçler soykırımlar savaşlar istihbarat oyunları artık yerini iç isyanlara bıraktı. 3. dünya düzeni oluşmaya başladı .daha doğrusu 2. dünya düzeni tıkanma noktasına geldi ve büyük yıkım yakındır.
günümüzde yeni yeni oluşmaya başlayan isyanlar bunun göstergesidir. çünkü yeni düzen isyanlarla kurulacaktır.insanlar demokrasiyi bir üst aşamaya taşıyarak aslında en başında olduğu gibi sosyalizme taşıyacaktır . buda demokrasinin bir sonraki aşamasının sosyalizm olduğunu kanıtlar.
peki ne olacak ? daha bilinçli daha eğitimli halk , daha demokratik bir yaşantı isteyecek.peki bu nasıl olacak? bu dünya devi ülkelerin baskı altında kardeşliğe zorladığı halkın isyan etmesiyle olacak. unutulmaz liderlerin güdü tanrıya denk kabul edilen liderlerin otoritesini korumak için baskı altında tuttuğu halkın isyanıyla olacak .
isyanlar başladı bile . gelin bu düzen değişimi karşısında ülkelerin izledikleri stratejilere bakalım.
ilk gösterge hemen hemen tüm ülkeler silah güçlerini artırmaya başladı .büyük yatırımlar yapılıyor . yeni teknoloji tamamen silah sanayisine enerjisini harcıyor.ekonomik taban tıkanma noktasına geldi ama bu yapılan son hazırlıklar tıkanma süresini uzatmakta .çünkü hala para akışı sağlanabiliyor. peki hazırlıklar bitince ne olacak? tabi ki tıkanma tamamen son noktaya gelecek .para akışı tamamen duracak.
bir başka açıdan 3. dünya düzenine bakacak olursak ; oluşturulmuş birlikler . ve federal ülkeler demokrasiyi reddetmiş ülkeler isyanlarla başbaşa kalacaklardır . asıl hedef bu ülkelerdir. çünkü bu ülkeler ekonomik açıdan para rezervi yüksek ülkelerdir.
3. dünya düzeni kurulurken karlı çıkacak toplumlar hangileri ? bir düzen kurulurken bazı ülkeler zarar görürken bazıları da karlı çıkar .bir başka deyişle düzen değişimi para rezervinin el değiştirmesidir. buna dolaylı olarak da gücün el değişimidir.
türkiye bu düzen değişimde hangi tarafta? tahminler karlı tarafta olduğunu gösteriyor . neden ? 3. dünya düzeni net rejimleri benimsememiş . katı kurallarla yönetilmeyen . esnek ekonomi ve büyümeye müsait ekonomilere sahip olan ülkeleri karlı çıkaracaktır. türkiye bu tarife uygun bir yapıda görünmektedir.
sonuç : isyanlar gittikçe yayılacak , birlikler bozulacak, ekonomik bunalımlar artacak, ülkeler halklarıyla savaşacak , büyük güçler büyük liderle artık olmayacak, savaş sanayine yapılmış yatırımlar yüzünden yüksek teknolojilerle oluşturulmuş silahlar bile isyanları durduramayacak, ülkeler bu silahları düşman ülkelere değil halkına karşı kullanmak zorunda kalacak,dünya nüfusu neredeyse yarıya inecek ,çünkü cephe savaşlarında sadece askerler ölür .gerilla savaşı ve isyanlarda sivil halk da öleceği için ölüm sayısı çok fazla olacaktır. dünya nüfusunun bu denli azalması ekonominin rahatlamasını sağlayacaktır. 3. dünya ekonomisi de bu rahatlıkla sırıfdan yükselmeye başlayacaktır.
yorum: dünyada ki her olayın belirli sebepleri olabilir . ama bu belirli sebeplerinde altında yatan ekonomik sebeplerdir. ve bu ekonomik sebeplerin oluşturduğu düzenlerdir . işte 3. dünya düzeni oluşmaya başlıyor. bu düzen bir şahsın belirli kişilerin bir takım kesimin eliyle değil tamamen sosyal yaşayışın veya doğanın kendinde var olan bir doğal olaydır. aynı bir doğal felaket gibi . yani demem o ki bu bir komplo teorisi değil ,kesin yargılarla oluşturulmuş tesbitlerden ibarettir........
bu düzen değişimi ilk olarak ırkların göçleriyle başladı. sonra kendini teknolojik ilerlemelere bıraktı. bir başka değişiklikte savaşlarla kendini gösterdi .imparatorluk savaşları ile başladı . bir düzen daha değişti bu sefer kendini ırk soykırımları ile gösterdi. daha sonra kendini dini tabanlı savaşlarla gösterdi. buna haçlı seferleri örnek gösterilebilir.veya müslümanların cihat anlayışı ile yaptığı savaşlar. tabiki ekonomiler büyüdü, dünya nüfusu büyüdü ve bilim kendini iyiden iyiye gösterdi. artık dünyada daha bilgili ve daha bilinçli insanlar mevcuttu.
sıcak savaşlar yerini soğuk savaşa bıraktı . ekonomik temeller artık teknoloji ve istihbari kaynaklara dayandırılıyordu.artık soğuk savaş dönemide bitmişti. ve insanlar gün geçtikçe daha bilinçli tabakalardan oluşmaya başladılar .
ırklar artık bir arada yaşıyordu ; herşey bitmişti olaylar durulmuştu. farklı ırklar bir arada yaşamaya başladı dünya çok mütevazi olmaya başlamıştı. birlikler kuruldu.unutulmaz liderler yaratıldı. halk tanrı gücünde görüyordu liderlerini ömür boyu o liderlerin yönetimi altında kalabilirlerdi.ama düzen herzaman deşikmeye mecburdur . çünkü her yeni kurulan düzen ekonomik temelli olduğu için yıkımla kurulur . sıfırdan kurulmaya başlar . ve büyür büyür en sonunda tıkanma noktasına gelir . tıkanma noktasına gelen düzen ,bir patlamayla yıkılır ve yerini yeni düzene bırakır.
demokrasi; demokrasi bilinçli insanları tatmin edebilecekti demokratik.dünya yirmibirinci yy lın başlamasıyla birlikte bir demokrasi rüyasına başladı . her koşulda demokratik olmak gerekliydi. ve başardık sayılırda artık dünya demokratik sayılır.
yıl 2000 küsürler sosyoekonomik bunalımlar başladı . gözle görülür bir şekilde . göçler soykırımlar savaşlar istihbarat oyunları artık yerini iç isyanlara bıraktı. 3. dünya düzeni oluşmaya başladı .daha doğrusu 2. dünya düzeni tıkanma noktasına geldi ve büyük yıkım yakındır.
günümüzde yeni yeni oluşmaya başlayan isyanlar bunun göstergesidir. çünkü yeni düzen isyanlarla kurulacaktır.insanlar demokrasiyi bir üst aşamaya taşıyarak aslında en başında olduğu gibi sosyalizme taşıyacaktır . buda demokrasinin bir sonraki aşamasının sosyalizm olduğunu kanıtlar.
peki ne olacak ? daha bilinçli daha eğitimli halk , daha demokratik bir yaşantı isteyecek.peki bu nasıl olacak? bu dünya devi ülkelerin baskı altında kardeşliğe zorladığı halkın isyan etmesiyle olacak. unutulmaz liderlerin güdü tanrıya denk kabul edilen liderlerin otoritesini korumak için baskı altında tuttuğu halkın isyanıyla olacak .
isyanlar başladı bile . gelin bu düzen değişimi karşısında ülkelerin izledikleri stratejilere bakalım.
ilk gösterge hemen hemen tüm ülkeler silah güçlerini artırmaya başladı .büyük yatırımlar yapılıyor . yeni teknoloji tamamen silah sanayisine enerjisini harcıyor.ekonomik taban tıkanma noktasına geldi ama bu yapılan son hazırlıklar tıkanma süresini uzatmakta .çünkü hala para akışı sağlanabiliyor. peki hazırlıklar bitince ne olacak? tabi ki tıkanma tamamen son noktaya gelecek .para akışı tamamen duracak.
bir başka açıdan 3. dünya düzenine bakacak olursak ; oluşturulmuş birlikler . ve federal ülkeler demokrasiyi reddetmiş ülkeler isyanlarla başbaşa kalacaklardır . asıl hedef bu ülkelerdir. çünkü bu ülkeler ekonomik açıdan para rezervi yüksek ülkelerdir.
3. dünya düzeni kurulurken karlı çıkacak toplumlar hangileri ? bir düzen kurulurken bazı ülkeler zarar görürken bazıları da karlı çıkar .bir başka deyişle düzen değişimi para rezervinin el değiştirmesidir. buna dolaylı olarak da gücün el değişimidir.
türkiye bu düzen değişimde hangi tarafta? tahminler karlı tarafta olduğunu gösteriyor . neden ? 3. dünya düzeni net rejimleri benimsememiş . katı kurallarla yönetilmeyen . esnek ekonomi ve büyümeye müsait ekonomilere sahip olan ülkeleri karlı çıkaracaktır. türkiye bu tarife uygun bir yapıda görünmektedir.
sonuç : isyanlar gittikçe yayılacak , birlikler bozulacak, ekonomik bunalımlar artacak, ülkeler halklarıyla savaşacak , büyük güçler büyük liderle artık olmayacak, savaş sanayine yapılmış yatırımlar yüzünden yüksek teknolojilerle oluşturulmuş silahlar bile isyanları durduramayacak, ülkeler bu silahları düşman ülkelere değil halkına karşı kullanmak zorunda kalacak,dünya nüfusu neredeyse yarıya inecek ,çünkü cephe savaşlarında sadece askerler ölür .gerilla savaşı ve isyanlarda sivil halk da öleceği için ölüm sayısı çok fazla olacaktır. dünya nüfusunun bu denli azalması ekonominin rahatlamasını sağlayacaktır. 3. dünya ekonomisi de bu rahatlıkla sırıfdan yükselmeye başlayacaktır.
yorum: dünyada ki her olayın belirli sebepleri olabilir . ama bu belirli sebeplerinde altında yatan ekonomik sebeplerdir. ve bu ekonomik sebeplerin oluşturduğu düzenlerdir . işte 3. dünya düzeni oluşmaya başlıyor. bu düzen bir şahsın belirli kişilerin bir takım kesimin eliyle değil tamamen sosyal yaşayışın veya doğanın kendinde var olan bir doğal olaydır. aynı bir doğal felaket gibi . yani demem o ki bu bir komplo teorisi değil ,kesin yargılarla oluşturulmuş tesbitlerden ibarettir........
Etiketler:
3. dünya düzeni
25 Mayıs 2011 Çarşamba
ASBAVA: Sürünen Pariteler
ASBAVA: Sürünen Pariteler: "Sürünen pariteler (crawling peg) , merkezi kurun (parite) kendiliğinden ufak ölçülerde ve sürekli değiştirilmesine dayanan bir yöntemdir. D..."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)