28 Aralık 2011 Çarşamba

KAPI ''ENDİŞE ! VE SORU ? ''

                    burda neden ben varım ? tutsak mıyım yoksa özgür mü ? kapının ardından gelen sesler bana sitem eder gibi gittikçe çoğalıyor . evet evet ben burda özgürlüğümü ele aldım kendim olabilmem için bana bir fırsat verdiler . değişmemem için benliğimi kaybetmemem için . kapının ardından gelen seslere birde benim sesim eklenmesin diye . amaç bu olsa gerek. eğer benden kaçıyorsa geçmişim benden kaçmak istiyorsa . insanlar benden kurtulmak için bunu yaptıysa sevdiklerim annem kardeşim  buna nasıl razı oldular acaba.ben nasıl razı oldum ben bu küçük odada bir garip sandalye nin üzerinde yanlız kalma pahasına  nasıl razı oldum ? ben burda özgürsem sevdikerim annem kardeşim ve bir çok kişi ben onların o bilinmez karmaşanın içinde kalmasına tutsakolmasına  ...  ben buna nasıl razı oldum ? hatırlayamıyorum zihnim boş hiç birşey yok bir fotograf karesi ,bir isim , bir kelime hatırlamak istiyorum.kapı ardına kadar kapanmadan önce ben neden hiç müdahale etmedim ? nezaman gelecekler acaba ,beni burdan çıkarmak isterler mi ?  bu kapı neden hep gözüme takılıyor . bu beyaz kapı tertemiz beyaz kapı  ve kapının kolu sarı . bir anlamı olmalı bunların . renkler, nesneler bana birşeyler anlatıyor olmalı . yaşamım boyunca bunların farkına varmadan yaşamış olmalıyım . çok garip geliyor bu durum bana akıl sağlığım yerinde olsaydı  bunlara cevap bulurdum biliyorum .delirmiş olmalıyım bunların başka bir izahı olamaz . tavanda ki parlak ışık gözlerimi iyice yormaya başladı . bu parıltıyı görmemek için gözlerimi kapatmalıyım ,bedenim yorulmaya başladı hiç birşey yapmıyorum oysa ki . acaba kim  . ben kimim ? ne iş yaparım adım  evet evet benim bir adım olmalı . bir de devam eden hayatım olmalı . belki güzel bir sevgilim belki başarılı ,sadık,bana değer veren arkadaşlarım. ailem çok değer veriyor olmalı bana herzaman destek oluyorlar belkide. ama ...
                       kapı ardına kadar kapalı ,umutlar zaman geçtikçe azalıyor. bu kapının ardında ki yanlızlığı hatırlayan var mıdır? yoksa yanlızlığım ebedi midir ?

22 Aralık 2011 Perşembe

KAPI

                Bir kapı , karşımda duran beyaz bir kapı . kapının kolu sarı ama altından bir sarı. Arkasında ne var bilmiyorum. Onlar biliyor mu acaba ? evet aydınlık bir odam duvarlar kan kırmızı. Bu sinir bozucu ,kafamda kalabalık sorular her nedense zihnimi kurcalar. Cevap duvarda mı  ? kapıda mı ? yoksa bende mi zihnimde mi ?  kalbimde göğsümün tam orta yerinde anlamsız bir sızı var. Korkuyorum bunun cevabı damı ben de ? ben kapının ardındayım kan kırmızı duvarda kaçmaya çalışan el izleri . aydınlık benim odam ,çok aydınlık .yüksek beyaz aşınmış tavanı , ortasında rengi solmuş avizesi ve bir futbol sahasını aydınlatırcasına yayılan ışığıyla aydınlık benim odam. Pencerem yok olmalıydı aslında ama olsaydı orda ne olduğunu görebilirdim. Pencere olması şart mı ? eskimiş sandalyem hareket edince çıkardığı gıcırtısı bir Fransız senfonisini andırırcasına. Melodiler eşliğinde sinir bozucu ve anlamsız gerginlikler yaratıyor. Sandalyem yeşil desenleriyle , özenle yapılmış sanat eserlerini anlatan ,doğayı tasfir etme çabasına girmiş bir ressamın elinden çıkmış yeşil desenleriyle yeri kaplamış soğuk parkenin üstünde . renk uyumu ne kadar sinir bozucu. Yan yana gelmemek için kavga eden renkler bir odaya sığmış birlikte yaşamayı öğrenmişler sanki. Karşımda duran beyaz kapı direniyor . evet evet direniyor . ben hala safım hala temizim.  beni kirletmeniz için kapıyı açmanız lazım der gibi . hala tertemiz. Ama ardından gelen sesler . Kapının ardında sesler beynimi tırmalıyor. Bu ne bir azap bu ne bir acıdır, dinmez. Avaz avaz bağıran insanlar . bu ne karmaşadır acaba telaş ederler.
                 Benim farkımda olan var mı  kapının ardında ? ben neden buradayım ? bir garip oda ve karşımda bir garip kapı içimde bir garip sızı zihnimde bir garip karmaşa. Ben onların farkındayım da onlar benim farkımda mı acaba ….

21 Aralık 2011 Çarşamba

( ! ! ! )

Hayatımda ikişey hiç değişmedi ;  birinsici onu seviyorum dediğim ilk heyecanım ,  ikincisi sevilmediğimi anladığım hayal kırıklığım ...( buğra erdoğan )

KAPI ' NIN ARDINDA Kİ MELODİ

         Bazen çaresiz kalır insan olan , bir ışık arar peşinden koşacağı ama hep karanlıktır. göremez , ne tarafa çevirse gözlerini bulamaz hakikati. susar ,konuşmaz kaderine razı olmaya başla . buda geldiyse başıma çekerim arkadaş der ve bekler . umutsuz bekleyiş sonu gelmez yada öyle hisseder. bir dost arar kalbi

       Aradığı tesellidir. açık bir kapıdır hiç düşünmeden gireceği . koşar hızla koşar. arkasına bakmadan  . kaçar kalbinde saklı acılarıyla ,arkasında bıraktığı anılarıyla. nafile dostum , nafile nereye kaçarsan kaç senle gelir. söküp atamazsan kalbin , senle gelir silip atamazsan geçmişin .

      Bir şarkı çalar yetmişlerden  ezgisi sözleri kalbine işler . aradığın teselli dir  sarkılarda bulurusun o teselliyi. dostun sözleri şarkılara işlemiştir sanki ve susar gözlerini kapatırsın . kendini şarkının ilhamına kaptırır uzaklaşır gidersin . boşver arkadaş boşver dersin .....

Artık duramam buralarda

  
Artık gidesim var bu topraklar dan
Neyim kaldı ki …
Artık gidesim var buralardan
Neyim kaldı ki  beni bağlayan

Neyim kaldık i beni buralarda tutan
Bir umut vardı  şuralarda
Ta şurada kalbimin ortasında..
Senin için atan kalbimin ortasında

Bekledim hep ben bekledim
Sende seversin diye bekledim
Bir umut vardı içimde
Onu besledim hep seni bekledim

Şimdi … onuda aldın götürdün
Kaçtın saklandın uzaklaştın
Bende hep uzaklaştın

Baktıkça seni hatırlarım
Senle kalsın İstanbul da
Tüm hatıralarım

Atık duramam buralarda
İstanbullarda sen olmadan yanımda…

    Buğra Erdoğan





11 Aralık 2011 Pazar

KAPI'NIN ARDINDA Kİ

                                  bazen sevmek değişmektir . bazen terk edilmek .bazen sevilmek . bazen sevdiğini söyleyememek .bazen de kaçmaktır . denersin herşeyi ,bir şans daha yakalamak için koşarsın ümitlerinin peşinden. olmaz her seferinde kırılır kalbin . ama asla yılmazsın kendine belki bir gün dersin teselli edersin kalbini.
                                  gördüklerin ,yaşadıkların hep agır gelir kalbine istenmiyorsun demek. yapacağın pek birşey yoktur belki de. ama sen hala yılmazsın dayanmaya çalışırsın.
                                 kaçarsın belki de sevmekten kaçarsın acı çekmekten kaçarsın. sevdiğin yanındayken seni umursamamasın dan kaçarsın. olmaz ....  kaçamazsın  hep peşinden gelir . seni bırakmaz . acı çekmeye mecbursun. çünkü aşk her ne olursa olsun  ne kadar dayanabilirsen o zaman aşktır.

6 Aralık 2011 Salı

masumiyet filmi ( yol bu !!! eğ başını yürü oğlum ...)

                                                                    Masumiyet (1997)

                           Türk sinemasına başka pencereden ışık tuttuğu kabul gören Zeki Demirkubuz, seyirciye sunduğu 8 film ile hak ederek takdir toplamış bir yönetmen, senarist, yapımcı ve oyuncudur

1986 yılında Zeki Ökten’in asistanlığını yaparak sinemaya adım atmıştır. 1994 yılından itibaren “C Blok”, “Masumiyet”, “Üçüncü Sayfa”, “İtiraf”, “Yazgı”, “Bekleme Odası”, “Kader” ve “Kıskanmak” adlı 8 sinema filmine imza atarak Türkiye ve dünyada pek çok festivallerde ödül kazanır.
                   derdini seyirciye aktarmakta güçlük çekmeyen, sadece seyircilerin daha dikkat etmesi gereken sahnelere ve diyaloglara yer verir.


Gelelim Masumiyet’e… Yönetmen-senarist-yapımcı üçlemesinde Zeki Demirkubuz olan 105 dakikalık dramın başrollerinde Derya Alabora, Haluk Bilginer ve Güven Kıraç yer alır. 34. Altın Portakal Film Festivali’nde Halk Jürisi Avni Tolunay Ödülü, en iyi kadın oyuncu ödülü (Alabora) ve en iyi yardımcı erkek oyuncu (Bilginer) ödülü; 10. Ankara Film Festivali’nde en iyi kadın (Alabora) ve en iyi erkek oyuncu (Bilginer) ödülü; 11. Adana Altın Koza Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu (Alabora), en iyi erkek oyuncu (Bilginer), en iyi yönetmen ve en iyi kurgu ödüllerini almıştır.

          Yusuf mahkumiyetinin ardından cezaevinden çıkar. Ablasını ziyaret etmek için İzmir’e gider fakat yaşadığı bir olayın tekrar su yüzüne çıkması nedeniyle oradan da ayrılmak zorunda kalır. Ucuz ve viran bir otele gider. Ne yapacak bir işi, ne de gidecek bir yeri vardır. Çaresizliğin dibine vurduğu sırada Bekir, Uğur ve çocukları Çilem ile tanışır. Bu aile Yusuf’u tekrardan hayata bağlarken, kaderini de değiştirir.



. Yaşananlar, yapılanlar, duygular açıktır, nettir. Çaresizliğin ve hatta ezikliğin içine gömülmüş Uğur, Bekir, Yusuf (ve hatta Çilem) 105 dakika boyunca sizi kendine çeker ve asla bırakmaz. Kullandıkları dil sokakta, çevrenizde ve belki sizin bile kullandığınız dille aynı sayılabilir. Bu yüzden gerçekçiliği üst seviyeye taşıyor. Anlamları ağır olan cümleler için ağdalı kelimeler yerine bu sokak ağzının tercih edilmesi ve karakterlere harika bir şekilde uyması izlenirliği keyifli hale getiriyor. Konu dram olsa da yaşananlar zaman zaman gerilime dahi sürüklüyor. Diğer yandan, asosyalliğin içinde kaybolmuş çaresiz insanların en büyük sosyallik aracı olarak televizyonu kullanması (özellikle Türk filmleri ve bu filmlere inanılıp sinirlenilmesi ya da mutlu olunması) (ki bu “Üçüncü Sayfa” filminde de çok yoğun sahnelenmiştir) size hiç tanıdık gelir mi? Buna en yakın ispat sayısız dizilerin peşinde fıldır fıldır dönen, yemek ve hatta uyku saatlerini bile dizilere göre ayarlayan bir çoğunluk olabilir mi? Kabullenmişliği bu kadar basite indirgeyen de bu sessiz çoğunluk değil midir zaten?

                 Demirkubuz, projelerinde detaylara oldukça önem veren, çaktırmadan semboller de yükleyen bir sanat adamıdır. Yusuf karakterinin otel odasındaki Yılmaz Güney posterleri, bir türlü kapanamayan kapı, karakter isimleri kafanızda çığ gibi büyüyebilir. Filmin adı da olan masumiyet her karakterde aranırken, tahmin edilenlerde var olup, diğerlerinde yok olur. Masum görünenler masum olmayanlarla birlikte kendi saflıklarını da kaybederler. Duygular, inançlar, hayranlıklar, nefretler süzgeçten tek tek geçer. Geriye kalan ise nedir???

                   
Bu kadar başarılı bir anlatım ve aktarımda kostüm, mekan, dekor ve müziklerin etkisi büyük görünüyor. Ucuz ve harap otel, Uğur’un kostümleri, ojeleri, Yusuf’un sonuna kadar iliklediği gömlek, Bekir’in sakalı abartıdan uzak duruyor. Kadronun erkek ağırlıklı olması ise Demirkubuz projelerinde çok yabancı gelmeyecek bir özelliktir. Zamanla göz de alışıyor gönül de…

                    Haluk Bilginer’in devleştiği performansına bırakın şapka çıkarmayı, oturup tekrar tekrar izlemek için fırsat kollarsınız. Ekran karşısına mıh gibi saplar sizi. Derya Alabora ile olan pek çok sahnesinde ise birbirleriyle paslaşmaları o kadar başarılı ki Demirkubuz bu ikiliyi bir filmde bir araya getirdiği için alkışı ayrıca hak ediyor. Alabora ve Bilginer’in yanında Güven Kıraç arka planda görünse bile (ki aslında bir kesim de en başarılı oyuncu olarak Kıraç'ı görüyor) oldukça tatmin edici bir canlandırmayla şaşırtıyor.



Oyuncular
- Derya Alabora ~ Uğur
- Haluk Bilginer ~ Bekir
- Güven Kıraç ~ Yusuf
- Melis Tuna - Çilem
Yapımcı
- Zeki Demirkubuz
- Nihal Koldaş
Görüntü Yönetmeni
-Ali Utku
Kurgu 
- Mevlüt Koçak
Yapım
- Mavi Filmcilik
Aldığı Ödüller 
- ‘Halk Jurisi Avni Tolunay Ödülü’34. Antalya Altın Portakal Film Festivali
‘En İyi Kadın Oyuncu’ (Derya Alabora)
‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ (Haluk Bilginer)
- 10. Ankara Film Festivali
‘En İyi Kadın Oyuncu’ (Derya Alabora)
‘En İyi Erkek Oyuncu’ (Haluk Bilginer)
- 11. Adana Altın Koza Film Festivali
‘En İyi Kadın Oyuncu’ (Derya Alabora)
‘En İyi Erkek Oyuncu’ (Haluk Bilginer)
‘En İyi Yönetmen’ (Zeki Demirkubuz)
‘En İyi Kurgu' (Mevlüt Koçak)

Boş ver gitsin

   Boş ver gitsin

İstanbul  bu gece kahretmiş  tüm acıları
Ağlayan gözlerdeki yaşları
Geçmişte ki umutları
                                                                                                    Silip silip kahretmiş


Ben üzülmem ben ağlamam  boş ver gitsin
Kederleri acıları  gözlerdeki şu yaşları
Unut gitsin terkeden  o kaltağı   unut gitsin
İstanbul çeksin tüm acıları

Sokak sokak gezmek varken
Arkadaşlarla coşmak varken
Yudum yudum içip sarhoş olmak varken
Bırak İstanbul çeksin acıları



Ben üzülmem ben ağlamam boş ver gitsin
Yanlızlığı umutsuzluğu beynin deki soruları
Terkedip giden arkadaşları unut gitsin
İstanbul çeksin acıları

Yeni yeni arkadaşlar bulmak varken
Başka hayatlar kurmak varken
Çılgınlarca  eğlenmek varken
Bırak İstanbul çeksin acıları

Ben üzülmem ben ağlamam bana ne ben bunlardan hiç anlamam
Boş ver gitsin  ben neden çekeyim bırak istanbul çeksin acıları